Bu durum, birçok olayda gördüğümüz, tanık olduğumuz bir gerçeklik.
Eski ve merhum bir dostum bu durum için “musibetler tek gezmez” derdi.
İşte tam da böyle!
Bir yıl önce deprem felaketi yaşadık, dünya âlem bunu biliyor; yitirdiğimiz canları, bozulan düzenimizi, kaybolan huzurumuzu, hemen herkes her şeyi biliyor!
Bu depremde zarar görmeyen canı yanmayan bir tek Allah’ın kulu yoktur.
Herkese geçmiş olsun, inşallah yaralarımız tez elden sarılır ve il olarak, bölge olarak, ülke olarak ayağa kalkarız.
Deprem nedeniyle olan yıkıntılar, moloz taşımalar, ağır hasarlı yapıların yıkımı da devam ediyor.
Katkı veren, işlerin düzelmesi için çaba sarf eden herkese teşekkür ederiz.
Ancak bu işler görülürken bir tehlikeyi de içinde barındırıyor.
O da moloz, kum, yük, malzeme taşıyan ağır tonajlı araçlar.
Bu araçlar, trafik kurallarına uymuyorlar, kırmızı ışıkta geçiyor, yolun sol şeridini sürekli ve ısrarla ihmal ve işgal ediyorlar.
Onca ağır tonajlarına rağmen taksilerle yarışıyor, önlerinde bir araç varsa yol vermesi için korna ile ikaz ediyor ve trafikte ya da ışıkta bekleyen araçları adeta görmezden gelerek adeta “kelle” taşıyorlar.
Hele motosiklet gibi hafif bir aracın yanından geçiyorlarsa onu adeta şarampole doğru sıkıştırıyorlar.
Şimdiye kadar bir kaza oldu mu en azından ben bilmiyorum ama çok ciddi bir ya da birden fazla kazaya davetiye çıkarıyorlar.
Şehri içinden düştüğü durumdan bir an önce kurtarmak düşüncesine saygı duyuyorum ama bunu hoyratça, kuralsızca yapmanın gereği de yoktur.
İl trafiğini kontrol edenlerin bu konuya eğilmelerinde, bu boşluğu doldurup onarmalarında aciliyet var. İstenmeyen olaylar, kazalar olduktan sonra tedbir almanın bir anlamı kalır mı?