Sevgili Mahmut Tekin abimiz Bağımsız Kürsü köşesinde “BİZ NE DİYORUZ?
ONLAR NE DİYOR? “ başlıklı yazısında, 15 Eylül 2023 Cuma günü kaleme aldığımız “Kişilik Karakter Şahsiyet Meselesi ve Valilik Özel Kalem Müdürü Üzerine” yazımıza atıfta bulunarak şunları yazmış;
“Olayın muhataplarından ses seda çıkmazken, bizi en iyi tanıyan, Adıyaman Sevdalısı NECATİ ATAR nasıl bunları yazarsınız diye bizleri, bir “VATAN HAİNİ” ilan etmediği kalmış!
Ismarlama bir yazı olsa bile bu kadar incitici, bu kadar kırıcı, bu kadar insafsız, bu kadar saygısız bir yazı olmazdı!
Kişilik, karakter, şahsiyetten girmiş yazımızda adı bile geçmeyen randevu ve makamda fotoğraf çektirememenin ezikliğinden çıkmış!
Siz ne konuşuyorsunuz, “10 yıldır ülkenin en güzel kıyıları yağmalanırken, en güzel dereleri kurutulurken, en güzel ormanları yakılıp 5 yıldızlı oteller yapılırken, madenleri peşkeş çekilirken, rüşvet, yolsuzluk, ihalede fesat almış başını gitmişken” diyerek, her gün gündemde olan konularla VATAN-MİLLET-SAKARYA edebiyatı ile laf kalabalığı da yaparken;
BİRDE BİZİ, “DON KİŞOT” OLARAK İLAN ETMİŞ,”DON KİŞOT”LUK BU İSE ZATEN BİZ YILLARDIR “DON KİŞOT”UZ. BEDELİNİ DE ÖDEMİŞİZ, ÖDEMEYE DE DEVAM EDECEĞİZ NOKTA.”
***
“Ismarlama bir yazı olsa bile bu kadar incitici, bu kadar kırıcı, bu kadar insafsız, bu kadar saygısız bir yazı olmazdı!” diyen Mahmut Tekin abimiz, herhangi bir ihtimal payı dahi bırakmadan kesin bir yargıya varıyor. Oysa kendisinin, bir başkası tarafından böyle bir iddiada bulunulsa bile, “Benim bildiğim Necati Atar, dünyaları bağışlasan bile değil ısmarlama bir yazı, ısmarlama bir tek kelime dahi yazmaz” demesini beklerdim. Çünkü biz kendileriyle on yıl kadar aynı gazetede köşe komşuluğu yapmış iki arkadaşız. Değil ısmarlama bir yazıyı, yazmak istediğim bir konuyu sırf sohbet esnasında geçti diye yazmaktan imtina ettiğimi kendilerinden daha iyi kim bilebilir?
Kaldı ki, Cumartesi günü İHA temsilcisi Ahme Ahmet Arslantaş görüşmemizde, Valilik özel kalem müdürüyle ilgili eleştirileri Mahmut Tekin abimiz, Abuzer Demir abimiz, Ferhat Vural arkadaşımız yazsın. Onların yazması anlamlıdır, çünkü onlar toplumun kanayan her yarasını yazdıkları gibi bu konuyu yazmakta da son derece haklıdırlar. Onların yazmasıyla, bugüne kadar memleketin hiçbir yarasına dokunmayanların, hiçbir konuda tepki göstermeyenlerin, sadece verilmeyen bir randevu bahanesiyle yazması ya da gündeme getirmesi çok farklı şeylerdir diyerek, kendilerini onore etmişim. Çünkü söz konusu randevu verilse zaten mevzu bahis olan otel paraları da gündeme gelmeyecekti. Daha sonra aynı düşüncelerimi, hem F. Vural’la, hem Bilal Işık’la, hem, İ. Aslan’la ve daha birçok arkadaşla paylaşmışım.
Çünkü ben Sayın M. Tekin’den eminim. Ama anlaşılan o ki kendileri benimle ilgili iddia ettiği şeyin tam tersi bir durum yaşayarak, birilerinin gazına gelmiş ve gerçekten de kendi deyimiyle, “incitici, kırıcı, insafsız” bir yazı kaleme almış. Çünkü ben düşüncelerimi kaleme alırken kendilerini asla kast etmemiştim, böyle bir düşüncem olsa zaten kendilerini arar, abi bunu sana yakıştıramadım derdim. Kendileri özellikle deprem sonrasında yazdıklarıyla sorunlarımıza neşter vuran bir abimizdir. Bunu birçok dost meclisinde dile getirmiş ve kendilerini takdir ettiğimi de her fırsatta söylemişimdir, çünkü doğrusu da budur.
Benimle ilgili son yazısında dile getirdiği düşüncelerin de, sadece bir alınganlıktan kaynaklandığını biliyorum. Doğrusu yazısında “Ismarlama bir yazı olsa bile” ibaresini geçirmese, her şeyi eleştiri babında karşılayacak ve belki de bu satırları kaleme almayacaktım. Çünkü, “Ismarlama bir yazı olsa bile” de hem itham hem de iftira söz konusudur. Necati Atar ki, yayınlamak üzere olduğu yazıyı, bir başkası, bu konuda neden yazmıyorsun dediğinde, dediği konu, bitirmiş olduğu yazıysa yayınlamayan biridir. Buna da onlarca arkadaşım yakından tanıklık etmiştir.
Biz bugüne kadar sevgili Mahmut Tekin abimizi kimseyle karıştırmadık, onun da bizi tanıdığıyla kadarıyla bir başkasıyla karıştırmaması gerekiyordu. Konunun esas muhataplarından ses seda çıkmazken, en azından deprem sonrasında bürokratlarla tek fotoğrafını görmediğimiz Mahmut Tekin abimiz sanki bürokratlardan randevu almak isteyen ya da boy boy fotoğraf çektiren kendisiymiş gibi, “Kişilik, karakter, şahsiyetten girmiş, yazımızda adı bile geçmeyen randevu ve makamda fotoğraf çektirememenin ezikliğinden çıkmış! “ cümlesiyle, yazının göbeğine kendisini yerleştirmiş.
Mahmut Tekin abimiz, yazımızın sizinle ilgilisi yok, olsa zaten söylerdik. Üzüntümüz, yazımızı üzerine alınmanız ve böylece “bürokratik hastalığa” yakalanmış birçok kişiyi muztarip oldukları dertten kurtarmaya çalışmanız. Sizden ricamız, bunca yıllık mesleki tecrübenizi, bilgi ve birikiminizi dedikodulara ve aslı astarı olmayan iddialara heba etmemeniz.
Şimdilik, aynen kendilerinin de yazdığı gibi “Olayın muhataplarından ses seda çıkmazken, bizi en iyi tanıyan, Adıyaman Sevdalısı MAHMUT TEKİN nasıl bunları yazar?” diyerek noktalıyorum, şimdilik…