Bindiğimiz araç keşke klimalı olsa diye hayıflandık.
Gece yatak odasının penceresini açarak uyumaya başladık. Geceleri sinekler, böcekler tearuza geçtiler.
Kendimizi iyiden iyiye yaza girmiş sandık.
Birkaç gün böyle bir yaşam sürdükten sonra havalar soğudu, üşüdük, yeniden uzun kollu giysiler ve hatta mevsimlik uzun kollu tişörtler giydik.
Pencereleri kapattık. Kombileri ateşlemeye ramak kaldı.
Hatta komşu illere kar yağdı. Bazı illerde sel oldu, araçlar kâğıttan oyuncak gibi sularda yüzdüler.
Bunları yalnız ben yaşamadım, hep birlikte yaşadık.
Birlikte yaşayıp birlikte tanık olduğumuz bu olayları neden anlattım.
Neden mi, anlatayım.
İnsanlar da böyle yani insanlar da değişkenler.
Yakın bir tarihte mahalli seçim sürecini yaşadık. Seçim sürecinde birçok aday şirinlikler yaptı, ne kadar vefalı, ne kadar yardımsever, ne kadar çalışkan ve cevval olduğunu, insanlar arasında din ırk, mezhep ve başkaca bir ayırım yapmadığını/yapmayacağını söyledi, durdu.
Seçimler bitti. Seçilen seçildi, seçilemeyen yerine oturdu yani “evli evine köylü köyüne döndü.”
Mevsimler gibi insanlar da değişti hem de hemen!
Bu davranışın sebebi sorulursa elbette herkesin söyleyeceği ya da ihdas ettiği bir mazereti vardır.
Ama yaşananlar gösteriyor ki, her şey köprüyü geçene kadarmış….