Toplumun sorunları, sanatçıların düşünsel dünyalarına ve ressamların tuvalindeki renk yoğunluğuna katkıda bulunarak soyut bir düşünsel akıma dönüşebilir. Bilim ve sanatta, toplumsal sorunlar açıkça ifade edilmekte ve sanatçılar, kendilerini topluma entegre ederek özellikle yüksek sanatta empatiyi büyük ölçüde yansıtabilmektedirler. Yakın dönem sanat dünyasında, çağdaş sanatçıların eserlerine baktığımızda, hazır nesneler ve işlevselliği öne çıkaran malzemelerin kullanıldığı görülmektedir. Ancak, bir sanat eserinin işlevselliği söz konusu olamazdı; bir nesneyi ne olarak tanımladığımız, o nesneyi nerede gördüğümüzle ilgilidir. Sanat yapıtında, özellikle bir yerleştirme eseri içinde, bu durumu daha net bir şekilde gözlemleyebiliriz. Skolastik düşüncenin etkisiyle verilen mücadele, Orta Çağ'da sanatın kendi özgünlüğüne kavuşabilmesi için bir başlangıç noktası olmuştur. Zamanla, baskıcı tutumun yavaş yavaş etkisini kaybetmesiyle birlikte sanat, uzun yıllar süren bu mücadele sonucunda özgürlüğünü kazanmıştır.
Sanat akımları genellikle sanatçıların güncel ve yenilikçi düşüncelerini kavramalarıyla ortaya çıkar; önceki kavramlara karşı bir tepki olarak şekillenir. Bu sanatçılar, mevcut kavramları gözden geçirir ve yeni anlatım biçimleri geliştirirler. Örneğin, teknolojik gelişmeler, sanatçılara yeni materyaller ve yardımcı malzemelerle eserlerini ortaya çıkarmak için önemli destekler sağlayabilir. Bu bağlamda, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte yapay zekâ sanatının ortaya çıkması gibi gelişmeleri gözlemleye biliriz.
Dönemin yaşam tarzı, kültürel farklılıkların yanı sıra endüstrinin evrimiyle birlikte önemli değişimlere uğramıştır. Bu hızlı değişimler, ilginç icatların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu icatlar, insanların ilgi ve ihtiyaçlarına uygun olarak geliştirilmiş ve toplumun eğitimini sanatsal ve bilimsel açıdan etkilemiştir. Geçmişteki buluntular, hem sanatta hem de bilimde toplumun değişen ihtiyaçlarına cevap vermede yetersiz kalmıştır.
Sanatsal ve toplumsal eleştiriler, yeni buluşlar ve gelişen estetik anlayışlarla birleşerek ortaya çıkmıştır. Bu eleştiriler, halkın kendi düşüncelerini yoğunlaştırdığı bir platform oluşturmuş ve bilimle sanat arasında özgün bir birliktelik sağlamıştır. Yeni bir varsayım ortaya atmak, önceki düşünceleri eleştirmek veya olumsuzlamak suretiyle kendi varlığını ispatlamak anlamına gelmiştir.
Sanatçılar ve bilim insanları, akıl ve düşünceyi bir araya getirerek aydınlanma yolunda özgün üretimler gerçekleştirmişlerdir. Bu yeni buluşlar, sanatın ve bilimin, akıl keşfi olarak adlandırılabilecek bir birliktelik içinde gelişimini sürdürmüştür.