Biz hâlâ 6 Şubat depreminin acısını yaşıyoruz. İstemsiz bir şekilde bazen içten içe bazen hıçkırıklarla ağlıyor, bazen dalgın dalgın bazen umutsuzca bir birimize bakıyoruz. Ne dediğimizi ve neler yapabilirizin analizini yapmaya çalışıyoruz.
Deprem Türkiye’nin gerçeğidir. Bizlere düşen; yaşadığımız bu büyük acıdan ders çıkararak deprem için gerekli tüm tedbirleri almaktır.
Halk olarak depremin yasını, acısını iliklerimize kadar hissettik yaşadık yaşıyoruz. Depremi unutmaması gerekenler öncelikle halk olarak bizler değiliz. Asıl depremi unutmaması gerekenler Şehrimizden helallik isteyerek ilk günlerde kaderine terk eden yöneticiler, siyasiler, sorumluluk sahibi olanlardır.
Depremle ilgili yazılacak söylenecek çok şeyler var ama; Bazı sorunları çözmekte deprem konusunda uzmanlarının tavsiyelerine de uymak gerekiyor.
Yüksek Şehir Plancısı Sayın Uğur Dündar beyin analiz ve tavsiyelerini siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Sadece İmar Planı Çizerek Şehir İnşa Edilemez diyerek tasarım grubu kavramına özel alan açmak gerekiyor. Tasarım grubu nedir kimlerden oluşmalıdır sorusuna cevap vermemiz gerekiyor. Jeolog, Harita Mühendisi, Şehir plancısı, Mimar, İnşaat mühendisi, peyzaj mimarı vb. meslek grupları aynı anda parsel parsel bina-sokak ilişkisini binada mülkiyet hakkını 3. Boyutta çözerek kentsel tasarım mantığı ile bu işi yapmalı.
Yoksa 15 günde çizilen imar planı ile lisanı hal ile ne haliniz varsa görün demiş olursunuz. Lakin bugüne kadar hep böyle yapıldı ve planların asıl sorunları çözmeye bir etkisi olmadı.
Deprem gerçeği ile yüzleşmek bazı göremediğimiz yönleri bize gösterdi. Nedir peki göremediğimiz;
Adıyaman’ın bugün ki yerleştiği ova Karadağ da binlerce yıl yağışlar ile gelen alüvyon (yumuşak) toprak ile dolu durumda. Yağış yataklarını esas alıp gözünüzde canlandırırsanız en büyük tahribat yağışın ovaya ulaştığı güzergâhları takip eder. Bu da bize tahribatı yüksek bölgelerde kat yükseklikleri mevcut planı taşımayacağını göstermektedir. Zorlamaya, doğru proje-doğru uygulama klişeleri dile pelesenk etmeye gerek yok. Binalarımızı daha güvenli kat sınırlarında yapmamızın bir kaybı yok. Peki, binalar inşa ederken neleri kıstas alırız;
Binalar İnşa edilirken 3 ana belirleyici vardır;
1-Güvenlik 2- Ekonomi 3-Estetik
Bu 3 faktörün kombinasyonu ve belirleyiciliği GÜVENLİ KENT oluşturmanın ilk adımıdır.
Peki depremden etkilenmiş vatandaşların kalıcı konutlara geçme süreci nasıl işlemeli;
1-Yerinde Dönüşüm (öncelikli strateji olmalı) Vatandaş-Belediye işbirliği
2- Emlak Konut - Vatandaş işbirliği
3- TOKİ nin ürettiği konutlara yerleşim
Bu modeller ile 50 hektarın altında olmayan komşuluk ve sosyal donatı ilişkisi doğru tasarlanmış, ulaşım kurgusu anlamlı bölgelemeler yapılmalıdır. Tasarım gruplarına bu alanlarda parsel parsel binanın yerleşim detayından bahçesine, otoparkından aydınlatmasına kadar detay çalışılmalıdır. Tıpkı TOKİ’nin bugün hazine arazisine yaptığı gibi kentsel tasarımlar yapılmalıdır. Bu normal hali ile yepyeni bir felsefe ve yönetim modeli olduğu için organizasyonu vakit alabilir lakin şehrin 100 yıllık tüm sorunları bertaraf edilir. Hele birde pilot bölge seçip süreci doğru işletip maliklerin hak sahipliliğini 3. Boyutta çözebilirsiniz o zaman UMUT yeşerir. Bunu yapmak zor değil.
Biz asla bu deprem gerçeğini unutmadık unutmayacağız. Depremde kaybettiğimiz canları unutmadık, deprem yıkıntıları altında kalan hayalleri unutmadık.
Yaşadığımız her badirede, her sıkıntıda olduğu gibi 6 Şubat’ta da biz; her zaman bir olduk, beraber olduk, her zorluğu birlikte aştık.
Depremden bugüne gece gündüz demeden 7 gün 24 saat çalışarak deprem bölgesinde hayatın yeniden normale dönmesi için elinden gelen tüm çabayı gösterenlere sonsuz teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Yaşayan fakat sevdiklerini kaybeden kardeşlerimize de sabırlar kalplerine ferahlık diliyorum.